6 Şubat 2012 Pazartesi

bir pastanın anatomisi




Çok bi şey istememiştim! Ben yalnızca;


Çocuklar yarıyıl tatilinin sonlarına yaklaşırken onlara bi pasta yapiim istedimdi. Tatilde pc başında kaybettikleri enerjilerini toplasınlar da derslerine konsantre olsunlar istedimdi. Analarının onları düşündüğünü bilsinler istedimdi. Nerden bilirdim başıma gelecekleri?

Bu istek ve azimle geçtim pc başına hangi pastayı yapiim diye araştırmaya başladım. Eskiden bu kadar tarif bu kadar çeşit yoktu anacım. Aynı pastayı isimlerini değiştirp değiştirip yayınlamışlar. Araştırmalarımın üzerinden dakikalar geçtiğinde bir arpa boyu yol alamadığımı farkettim.
Sanal alemin henüz evlerimize girmediği dönemlerde öyle miydi ya! O zamanlar kitaplardan bakılırdı tariflere. Zaten beher evde sadece bir yemek kitabı olduğundan ve o kitapta da biri yazlık çilekli, diğeri kışlık portakallı ve bir diğeri mevsimlik çikolatalı pasta tarifi bulunduğundan anne kalkar mevsime uygun pastayı yapar rahatlardı. Peki şimdi öyle mi? Ara ara dur. Onu mu yapsam şunu mu yapsam diye didin didin dur. Neyse konumuza dönecek olursak;

Aramaktan yorulunca epeydir yapmak istediğim bi tarifi aldım gündemime. Baktım ki en önemli malzeme yok evde eledim tarifi. Sonra başka bir tarifi denemeye karar verdim fakat onun için de başka bir malzeme eksikti gene vazgeçtim. Sonra bir başka tarif ve eksiği, sonra….. Baktım alengirli pasta yapmak için doğru bi zamanda değilim ben de uzun zamandır yapmadığım ve aslında çocukların da çok sevdiği köstebek pasta yapabileceğimi düşündüm. Ama bi anda evde muz olmadığını hatırladım ve,
“Amaannn muzla köstebek ne alaka zaten ya? Muzsuz olsun bu seferki nolur ki sanki” diye düşünüp yola çıkmaya karar verdim. Muzun dışında gerekli tüm malzemeler evde hazırdı. Evet hazırdı ve ben bundan adım kadar emindim.

Sevinç içinde kolları sıvayıp mutfağa geçtim :)) Yumurtaları şekerle çırptım. Yağı sütü unu ve diğer malzemeleri ekledim. İyiiice karıştırdım sıra geldi kakao eklemeye. Kakao kavanozunu elime aldığımda ilk şoku geçirdim. Şimdi ilk diyorum ama o zaman bunun ilk ama tek olmayacağını nasıl bilebilirdim?

Kakao kavanozu boştu hatta bomboştu. Hani ilaç için desen yoktu. Eee napıcam ben şimdi kakaosuz köstebek pasta olmaz ki? Çalıştır saksıyı Eflatun?

“Evreka ! yani buldum ! Ben de çikolatalı toz puding koyarım hamura, süper olur. Ha belki en fazla biraz şekerli olur ama pasta dediğinde şekerli olmaz mı zaten” türevi gazlarla yoluma devam kararı aldım.

Kakolu pasta hamurunu başarıyla çırptım. Şimdi derin bir kalıp kullanayım ki köstebeğimiz tombik tombik ve bol kremalı olsun. Aradığım derinlikte bir kalıp bulamayınca kullanmaktan pek de hazzetmediğim kelepçeli kalıba yöneldim. Daha önce kelepçeli kalıbın altına yağlı kağıt sararaktan bir pasta keki hazırlamışlığım vardı ve başarılı bi uygulama olduydu. Aynı yöntemi kullanmak üzere hazırladığım kalıba kek hamurunu boşaltıverdim.

Amanıınn! Hesapta olmayan ikinci şoku da işte bu ünlemle o an yaşadım. Kek hamuru kalıbın altından gözlerimin önünde firar etmekteydi. Hemen vakit kaybetmeden hamuru tekrar çırptığım kaba boşalttım. Kelepçeli kalıplarda, kalıbı ters yerleştirme gibi muazzam istikrarlı bir huyum vardır. “Gene ters yerleştirdim zaar” diye düşünüp, yağlı kağıdı yenileyip, kalıbı tam tersi çevirip, dualar eşliğinde tekrar hamuru boşalttım. Durum aynı!!!

“Ppffff ! Saatt 23’ü geçiyo ve benim uğraştığım şeye bak! Kim dürttü beni acaba bu saatte kalk da pasta yap diye bilmem ki? Neyse sakin olup başka bir kalıp kullanmalıyım. Çocuklarım için bunu başarmalıyım. Pes etmek yok zira pasta bekliyolar yavrucaklar”

Hani şu gelir düzeyi düşük ya da yüksek farketmeksizin her evde bulunan, çocuk hediyesi, ev hediyesi, sünnet hediyesi, diş çıkarma hediyesi, mezuniyet hediyesi, düğün hediyesi, teskere hediyesi, doğum günü hediyesi, öğretmenler günü, babalar günü, analar günü, danalar günü hediyesi vs. gibi her türlü kılığa girebilen mucizevi mutfak gereci borcam var ya onda pişirmeye karar verdim. Bir kez daha boşalttım hamuru kalıba ve nihayet fırınla kek hamurunun gözlerimi yaşartan vuslatı gerçekleşti :))

Ohh nihayet sıra geldi kremaya. Sütü, şekeri, unu bi güzel karıştırdım ocağa aldım, o pişeyazarken ben de margarini hazır edeyim diye dolaba geçtim. Aradım taradım ıı ııhh yok. Eyvah evde margarin yok. Buyrun 3 nolu şoka !

Hadi kakao mevzusunu tatlıya bağladım da yağ eksikliğini nasıl gidericem. Kremaya da sıvıyağ konulmaz ki ! Bir kez daha saksıyı çalıştırma zamanıdır Eflatun bu sorunu da çözebilirsin biliyorum. Bulursun sen bi şeyler ha gayret! Kendime verdiğim bu gazlar da olmasa :))

Hımmmm ! evet buldum ! Krem şanti koyarım yağ yerine, harika olur. Hem zaten çoğu pasta kremasında kullanılıyo şanti.

Hemen koştum çekmeceye evirdim çevirdim, kaldırdım indirdim tam 4 nolu şok beynime doğru ilerlerken şantiyi arkalarda bi yerlerde gördüm. Derin bir ohh çekerek yolundan geri çevirdiğim şokla bi daha karşılaşmamak umuduyla kremayla şantiyi buluşturdum. Bingo ! Kıvam süper.

Kek hazır krema hazır. Sıra geldi bu ikisini buluşturmaya. Şaşılacak derecede kolay geçti bu aşama. Hiç bi şokla karşılaşmadan pasta hazırlama maceramın üçüncü aşamasını başarıyla noktaladım. Gözümden akmaya hazırlanan bi damla yaşı kafamı yukarı kaldırıp gözlerimi kırpıştıraraktan gerisin geri yolladım. Evet pastam hazırdı. Artık gönül rahatlığıyla dolaba yerleştirip yatabilirdim.

Ertesi gün;

Yola köstebek pasta olmak üzere çıkan ama bittiğinde ne idüğü belirsiz bir pasta olarak dolapta yerini alan pastamı servis yaptım çocuklara. Birinci lokmanın ardından gelen “hımmm mmmmm” sesleri tüm yorgunluğumu silmeye yetti :))



4 Şubat 2012 Cumartesi

bizim evin halleri

Bugünüm az biraz gergin geçti. Sebebi Şubat ayının başında, üstelikte karlar hala yerden kalkmamışken bahar aylarını aratmayacak güzellikte açan güneşti.


Günlerdir kasvetli giden havanın böyle şahane açıldığını gören ben ortaya atladım hemen. “ Hadi kalkın “ dedim çoluk çombalağa ” Kalkın gidelim dışarılara kırlara ovalara börtüye böcüğe ”
Tabi benim bu coşkulu talebim evin diğer bireyleri tarafından aynı coşkuyla karşılanmadı. Her zaman ki gibi çocuklar ayrı telden çalmaya başlayınca duruma el koymam gerekti. “ Bakın dedim her zaman aynı şeyleri yaşamaktan bıktım. Çabuk karar verin bizimle misiniz değil misiniz ( Bu aralar şu moda programını izlemeye ara vermeliyim galiba)

Çocuklar " değiliz " kararında birleşince;

“ Gelmezseniz gelmeyin ben de eşimle çıkarım dışarı ” dedim. Aynı anda eşime dönerek “ diy mi ” diye sordum :))

O ise, önce berbere gitmesi gerektiğini ama dönüşte dışarı çıkabileceğimizi söyledi. Berber demek en az bir saat, en fazla 2 saat demekti ve zaten saat ikiyi geçiyordu. Yani bu durumda biz hava kararmaya başladığında ancak çıkacaktık dışarı. Hemencecik kafamda yaptığım hesaplama ile bu sonuca varmıştım ve bu sonuç beni hiç memnun etmemişti. Bir kez daha duruma el koymalıydım ve;

“ Hayır! Ya şimdi çıkarız ya hiçbir zaman ! Eğer sen de gelmiyorsan ben tek başıma çıkarım ! dedim.

Ben böyle bol keseden atarken sandımdı ki eşim " aman Eflatun etme eyleme. Ben ettim sen etme. Nasıl böyle gafillik ettim de seni incittim üzdüm. Nolur beni affettiğini söyle ve sonra gitmek istediğin yerleri listele hepsine gidelim:))) Hem bugün bitmezse yarın da çıkarız ha olmaz mı " diycek.

Peki o ne dedi?

“Sen bilirsin!”

Ben mi bilirim???

Bi anda af buyurun merkepten düşmüşe döndüm :))) Benim restime karşı rest ha! İlk şaşkınlığı üzerimden atar atmaz “ heee dedim sen misin beni böyle apıştırıp berbere giden ! yok öyle yağma " :))

Hemen koştum pencereye, avazım çıktığı kadar bağırdım ardından “ hey bana baksana sen! Sen ne sanıyosun kendini he. Ben istediğim zaman istediğim yere tek başıma elbette ki gidebilirim, sana da hiiiçç ihtiyacım yok taam mı. Gelmezsen gelme zaten kabahat senle muhatap olanda! Sen bilirsinmiş peehh! Tabii ki ben bilirim !

Ama o beni duymadı tabi çünkü tüm bunları içimden bağırdım :)) Offf çok pis sinirlenmiştim :)) Hani kadınlar canları sıkıldığında kendilerini kuaföre atıp saçıyla başıyla oynayıp dağıtırlar ya kafalarını. İşte şu anda ihtiyacım olan şey bu idi. Bi farkla! Ben saçıyla oynanan değil, saçıyla oynayan kişi olmak istiyodum. Ama tren kaçmıtı bi kere. Benim evire çevire oynamak istediğim saçlara şu an yaban berber elleri dokunmakta idi:)))

O zaman başka bi yol bulmam gerkiyodu, buldum. Bu gerginliği ancak bi şeyleri temizleyerek atabilirdim. Tabii ya eğer kışın ortasında hava günlük güneşlikse ve ben gezmeye gidemiyosam mutfağı ovar, camları silerdim :))

Bi hışımla mutfağa daldım toparladım, yıkadım yerleştirdim. Baktım güneş gidiyo o hızla camlara giriştim tül perdeleri indirdim makineye attım sildim kuruladım parlattım derken; bir saat kadar sonra eve geldi beyfendi ;

“ Hadi Eflatun ben hazırım çıkalım “

“ Dalga geçiyo zaar, ama senle dalga geçmek neymiş göster ona Eflatun “ Bu konuşan iç sesimdi. Ama zavallı iç ses nerden bilsindi sil parlat derken bende hal, mecal kalmadığını.

“ Ama ben hazır değilim daha silmem gereken 3 cam ve ovmam gereken bi banyo var ”

“ Yahu sen değilmiydin az önce dışarı çıkalım diye tutturan , ne demeye tezgahı serdin şimdi “ ( ba ba ba az önceymiş, tutturanmış )

“ Evet ama ben çıkalım dediğimde bahardı şu ara mevsim kışa döndü. Bundan ötürü şimdi de çıkmayalım diyorum. Nooldu zoruna mı gitti :)))))))

" Yooo, sen bilirsin! "

Ben mi bilirim??!!!

Ayyh bu er kişi milleti delirtir insanı ! Hiç uğraşamicam senle, zati yorgunum..

Neyyyssee, haftalardır hava muhalefeti yüzünden silmeyi hep ertelediğim camlarım temizlendi bu sayede. Tül perde aklandı paklandı, mutfak kabaca da olsa elden geçti misss oldu. Aslında olaya objektif olarak baktığımda ona teşekkür etmeliyim ama hiç niyetim yok. Herşeyi bilmek zorunda değil diy mi ;)