1 Aralık 2010 Çarşamba

J' NİN SUÇU NE:?


Bay B*  benim takıntılı olduğumu söyler durur. Bu konuda ona hak vermiyor değilim.. hatta zaman zaman obsesifliğe kadar vardırabiliyorum bu takıntıları (Allah beterinden korusun) ama napiim ki ben böyleyim..taktım mı takarım:))..

efenim, son zamanların ben de ki moda takıntısı ise “ŞARJ”  kelimesine birçok insanın “ŞARZ” demesi..hani tahsil hayatı olmayan, kitap okumakla uzaktan yakından alakası olmayan insanları anlayabiliyorum da, mürekkep yalamışı, üst düzey yönetici olmuşu, öğretmen olmuşu hatta, entellektüel geçinip de sayfa sayfa kitapları devirmişinden duymak bu kelimeyi, tahammül sınırlarımı zorluyor..
aslında biliyorum böyle daha nice kelimeler var yanlış kullandığımız ama bu kelimeyi o kadar sık duyuyorum ki beni kasıyor..

“dursun efendi, odama 2 çay getiriniz”..
“Buyurun efendim çaylarınızı getirdim”..
“Yurt dışındaki falan filan temsilciliklerimizle hemen irtibata geçilip fiss fiss koss koss, aa sağol dursun efendi çıkmadan önce sana zahmet şu telefonu da bi ŞARZA takıver”..

"şarj" kelimesini şarz olarak kullanan bizler, ne hikmetse aynı kelimenin zıddı olan “ deşarj” kelimesini doğru kullanıyoruz.. çünkü ben daha hiç kimseden içinde “deşarz” geçen acaip bir cümle duymadım çok şükür..
 
“Ayyy, fehime son zamanlarda öyle bunalıyorum ki.. ev aldı başını gidiyo.. yetişemiyorum valla..çoluk çocuk, yemek, ütü, çamaşır, bulaşık, bitmiyo anacım bitmiyo.. bazen öyle oluyo ki, baara çaara evden kaçasım geliyo”..

“Sus sus nazike, bana da aynısı oluyodu da, ben kendimi örgüye verdim..ördükçe nası DEŞARJ oluyo insan bi bilsen.. dene bak görüceksin..dur sana foto makinesinden ördüklerimi gösteriim de bak.. ayyy olamaz makinenin ŞARZI bitmiş”..

Ve daha niceleri.. ayy yazdıkça daha bi fena oldum

geçtiğimiz günlerde vatandaşın birinin kullandığı başka bir kelime ise benim obsesifliğime obsesiflik kattı da sol gözüm seğirmeye başladı şte o zaman anladım ki, halkımız”  j “lere üvey evlat muamelesi yaparken,” z” leri baştacı ediyor

“şu kadar kontör aldım, bu kadar MEŞAZ verdiler.. meşazlaşır dururuz artık senle diy mi?”..:))



* eşim olur kendileri..

1 Ekim 2010 Cuma

NASİP...

izlemeyi severim..neyi mi?..ilgimi çeken herşeyi..insanları, börtü böceği, oyun oynayan çocukları, yolculuk sırasında dışarıyı, havayı, doğayı, kurdu kuşu vs.. ne bileyim işte herşeyi..

bu sabah erken (bana göre) sayılabilecek bir saatte odada otururken, dışardan "tıkk" diye bir ses geldi.. oturduğum yerden bu sesin nerden geldiğini tahmin etmem zor olmadı doğrusu..karşı evin bahçesindeki ceviz ağacından koparılan bir adet ceviz, kabuğunun kırılması için asfalta bırakılmıştı.. bu aslında bir kuş için sıradan bir rızık peşinde koşma olayı.. sıradan olmayan tarafı ise olayın devamında..

efendim, normalde cevizin kabuğu kırıldıktan sonra sevgili kuşcuk kaptığı gibi nevalesini havalanır gider ya.. emniyetli bir yere konup rızkını yer ya..bu hep böyle olur ya..o yüzden ilgilenmedim baştan..
ve lakin bugün öyle olmadı..ceviz havadan bırakıldıktan sonra, sokaktan tıkır tıkır sesler gelip duruyor..etraf sessiz olduğu için de çıkan ses bariz bir şekilde bizim evde yankılanıyor.. merak ettim ne oluyor diye, kalktım baktım..

mahallenin muzur kedisi kapmış cevizi, bir o tarafa bir bu tarafa yuvarlayıp duruyor..sanki kabuğunu kırabilse oturup ceviz yiyecek:)) hah dedim tam seyirlik, bıraktım işi gücü seyre daldım..
şapşal kedicik, ki kendisi bebeklikten henüz çıkmış bir yavru kedi..mahallenin çocuklarının yediği cipslere sulanan, onlarla beraber cips yiyen, oynayan, sevimli mi sevimli  bir kedi..arada bir ağzına alıyor cevizi bakıyor ki çok sert, yuvarlıyor öteye beriye tekrar alıyor ağzına ama "ıı- ııhh" olmuyor..
kediceğiz böyle uğraşadursun benim dikkatimi alt kattaki balkonun demirlerinde kediyi takip eden kuşa takıldı..hımm dedim demek cevizin asıl sahibi bu sevimli kuş..heyecanlandım doğrusu.. merak ediyorum cevizin akıbetini..bir taraftan da dua ediyorum ceviz kenarda duran arabanın altına yuvarlanmasın diye..

neyse efendim, bizim sevgili kedicik bir süre sonra sıkıldı bu inatçı mamadan..ve bırakıp cevizi yolun tam ortasında, daha aşağıda kırıntı toplayan güvercini takip etmeye başladı..bu arada benim görüş alanımdan da çıkmış oldu..
ben de bu defa kuşu takibe aldım..sevgili kuşcuk, ihtiyatlı davranarak hemen inmedi tabii. tedirginlikle bir sağa, bir sola, bir aşağıya, bir yukarıya bakıp duruyor..ben izlemedeyim:))
ve artık alabilirim diye hareketlenmeye başlamıştı ki kuş, yolun üst tarafından bir adam çıkageldi..işe yetişecek zahir, hızlı hızlı bize doğru gelmekte. "ahhh" dedim, "tam sırasıydı yani, kuş amacına ulaşacakken tam", pufff.. "neyse biraz daha beklerim ben vaktim var nasıl olsa" takibe devamm..

adam herşeyden habersiz koştururken, geldi geldi tam bizim kapının önünden geçerken cevizi farketti, eğildi aldı ve yoluna devam etti aynı hızla.. ben şoklardayım.. benden daha çok kuş şoklarda .. hatta yaramaz kedi şoklarda..göz göre göre gitti ceviz..ama dedim ya adamın haberi yok hiç bir şeyden.. ne cevizi ağaçtan koparandan, ne yuvarlayarak oraya getirenden, ne cevizi aldıktan sonra, peşinden uçarak kendisini takip eden kuştan ve ne de cevizi aldığını görüp yanına koşarak gelen kedinin niye kendisine öyle baktığından..herşeyden habersiz koşar adım devam etti yoluna elinde cevizle..

vel hasıl-ı kelam, ceviz o adamın nasibiymiş..  belki de başka birine verecek , onun nasibi olacak Allah (c.c)  bilir.. boşuna dememişler "nasipse gelir hintten yemenden, nasip değilse ne gelir elden".. nasipten öte hiç bir şey yok şu yalan dünyada ..ve gerçekten kimse kimsenin nasibini yiyemiyor..
bir de şunu düşündüm kendi kendime.. acaba günlük hayatımızda bilip bilmeden neler yaşıyoruz, nelere sebep oluyoruz..farkında olmadan ne tür olaylarda rol alıyoruz iyi veya kötü..
üşüdüm sonra..

18 Şubat 2010 Perşembe

BAŞLARKEN

ben bu blog işinin bu denli zor olduğunu bilmiyordum.. saatlerdir araştırıyorum ama hala başladığım yerdeyim..bakalım sonumuz ne olacak:)

16 Şubat 2010 Salı

durup dururken aklıma geldi.. blog kurdum.. hadi hayırlısı..