13 Ağustos 2012 Pazartesi

göz

Yıllaaarr yıllar boyunca renkli gözlü olmanın cefasını çektim, hala da çekerim. Küçükken sırf renkli gözlüyüm diye bir çok aile için vazgeçilmez gelin adayıydım. Ziyarete gittiğimiz büyüklerden "gelinim olacan mı, seni oğluma alacam, benim kızım olur musun" sözlerini duymadan dönmezdim. (gerçi evlilik çağına geldiğimde hiç biri meydana çıkmadı ama, neyysse)..

Sarıkız, maviş, gök gözlü gibi nice lakaplarım oldu. Ama bu ilgi beni her zaman rahatsız etmiştir. Çünkü dikkat çekmeyi seven biri değilim. İnsanların bana aşırı ilgi göstermeleri hiç hoşuma gitmez. Hatta çocukken "gözlerim neden renkli" diye söylenip dururdum, hep kara gözlü olmanın hayalini kurardım. Ama olmadı seneler geçti, gözlerimin rengi değişmedi..

Şimdi bayram değil seyran değil bu yazı da ne alaka diyorsanız onu yazıcam ama önce şöyle bir geçmişe dönelim de benim renkli göz travmamın sebeplerini inceleyelim..

Arkadaşlarla oyun oynuyoruz ve sıranın bana gelmesini bekliyorum, bir yandan oyunu takip ederek. Sonra birden bi huzursuzluk hissediyorum kendimde. Kafamı kaldırdığımda gördüğüm manzara şu; genç bir kadın yanındaki adama (muhtemelen eşi)  beni göstererek gülüyor "ayy çok güzeelll, gözlere bak, caanımm" diye. Kaşlarımı çatıyorum onlara beni rahatsız ettiklerini anlamaları için ama bu hareketim daha çok hoşlarına gidiyor, dönüp dönüp bana bakıyorlar gülerek. Arkadaşlarımın gözleri önünde, üstelik o kadar çocuk içinde bana yapılan bu hareket "rezil oldum" duygusu uyandırıyor bende. Sonrasında arkadaşlarımın benimle dalga geçmelerine mani olamıyor, sinir oluyorum!

Mahallemizde çocuğu olmayan bi teyze vardı. Nerde görse beni yakalar ve aramızda şu şekilde tek taraflı bir muhabbet gelişirdi.
"Yavrumm Eflatun'um. Bi bak bakiim gözlerime"
Utanıyorum ama baskılara dayanamayarak bakıyorum teyzenin gözünün bebeğine bebeğine.
"Ah canımm o kadar güzel gözlerin var ki ve sen o kadar güzelsin ki hep böyle bakmak istiyorum sana. Benim kızım olur musun?"
Buyur bakalım bi sen eksiktin bunu söylemeyen sen de söyledin tam oldu.
"Yok" diyorum sıkılarak, gülüyor. Uzuunn uzuun baktıktan sonra "aşığım sana ve o gözlerine" diyip bırakıyor beni. Ve bu durum her karşılaştığımızda yaşanıyor. Hemen yan komşumuz olması ise karşılaşma sıklığımız hakkında bi fikir verebilir belki size, bunalıyorum!

9 yaşlarındayım. Mahallemizin muhtarı evini bizim mahalleye taşıyor. Kısa süre içinde kızıyla arkadaş oluyoruz ve kaynaşıyoruz. Bir gün beni evlerine davet etti arkadaşım, gittim tabii annemden izin alarak. Kapıyı annesi açıyor ve "oooo hoş geldiniz bakın kim gelmiş bize" diye gülerek karşılıyor bizi. Evin içi miss gibi kek kokuyor bu arada.
"Gelin" diyor ve bizi içeri alıyor sonra beni salona çekip "bakın size kimi tanıştırıcam" diyor. İçeri girdiğimde bir sürü süslü teyzenin oturduğunu görüyorum salonda. Bana bakıyorlar hepsi de.
"Bu kızın adı Eflatun" diyor arkadaşımın annesi "bizim muhtarın kızı." Süslü teyzeler şaşkın herkes birbirine nası yanee der gibi bakıyorlar. İçlerinden biri dillendiriyor bu soruyu. "Ay hiç sormayın" diyor arkadaşımın annesi "eski mahalledeyken muhtar her akşam eve geldiğinde bize Eflatun'u anlatırdı. Benim  o mahallede bi kızım var o çok güzel, çok akıllı ve çok güzel gözleri var derdi, kızımla biz de kıskanırdık muhtarın Eflatun sevgisini. Buraya gelince tanıştık biz de çok sevdik onu. Hak verdik muhtara. Hazır gelmişken sizinle de tanıştırayım istedim" diyor. Süslü teyzeler arasında gülüşmeceler devam ederken biz arkadaşımın odasına yöneliyoruz oyun için, utanıyorum!

18 yaşlarındayım. Üst kat komşumuzun kızının arkadaşları gelicekmiş oturmaya. Komşumuz "Eflatun'u da yolla" diyor anneme. Ama ben itiraz ediyorum hemen "tanımadığım insanların arasında ne işim var gitmem ben" diye.
Tabii her zaman olduğu gibi annem galip geliyor yine ve ben kendimi bir sürü tanımadığım ve ayrı tellerden çaldığımız yaşıtlarımın arasında buluveriyorum. Kızlar süslenmişler püslenmişler, her biri takmış takıştırmış, Sanırsınız arkadaş buluşmasına değil de düğüne gelmişler. Onlara inat ben sapsadeyim. Muhabbetleri süs, püs, makyaj ve sevgili olayından öteye gitmiyor. Konuşmalarından abartılı ve fazla özenti buluyorum her birini. Sıkılıyorum gitmek istiyorum ama ayıp olur düşüncesiyle oturup sadece dinliyorum onları. Derken kızlardan biri bana dönüp "ayyyyy o kadar güzel gözlerin var ki o gözler bende olsaydı asla gözlük takmazdım sen niye takıyosun ki" diye sordu. O saate kadar çektiğim bütün sıkıntıyı verdiğim cevapla kızcağızın suratına asıveriyorum 
" bozuk da ondan!!!!" Zavallı sadece "hıııı" diyebiliyor, rahatlıyorum!

Küçük oğlumun okul toplantısı için okuldayım. Çıkışta aynı okulun orta bölümünde okuyan büyük oğlumla karşılaşıyoruz. Beraberce merdivenlerden aşağı inerken arkadan gelen bir kız soruyor oğluma "annen mi" diye. "Evet" diyor oğlum. Ben de bu meraklı kızı merak edip arkamı dönüp kıza bakıyorum. Kızla gözgöze geldiğimiz anda "hiiiiiii" diye bir ünlem eşliğinde titreyerek elleriyle ağzını kapatıyor. "Töbe bismillah, iyi saatte olsunlara mı denk geldi, çarpıldı mı kızceğiz" diye korkuyorum. "Nooldu kızım, nen var" soruma cevabı geliyor kızın. " Teyze gözleriniz çok güzeeell, bayıldımm".. Deli mi ne?  diyip uzaklaşıyorum..
Daha neler neler... Evlendiğimde kayınvalideme "gelinin gözleri çok güzel maşaAllah nerden buldunuz bunu" diyenler mi, doğum yaptığımda "çocukların gözü annesine benzemiyor" diye hayıflananlar mı, bir mecliste yanıma yanaşıp "çok güzel gözlerin var, kardeşin var mı onu da biz alalım" diyenler mi (şaka değil), sırf renkli gözlüler diye Emel Sayın'a, Hülya Avşar'a , Sibel Can'a benzetenler mi ne ararsanız var işte.

En son çok ciddi bir göz kazası geçiren yakınımızı hastaneye apar topar götürüp "yoksa gözünü kayıp mı edecek" endişesiyle çıkacak sonucu beklerken, yanıma hiç tanımadığım bir hanımın yaklaşıp "ayyy ne kadar güzel gözleriniz var" demesi bu yazıyı yazmama sebep oldu.
Karar verdim artık güneş gözlüğü olmadan şurdan şuraya adım atmam arkadaş! Bu ne yaa!

merak edene not: Gözlerimin öyle çok güzel olduğu falan yok efendim. Bildiğiniz renkli gözişte! Griye çalan mavimtrak yeşil...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder